BİLİRKİŞİ RAPORU
DOSYA NO : 2010/…
DAVACI : K. H.
ŞÜPHELİLER : 1- M. İ. Y. 2-F. İ. 3-C.İ.
SUÇ : Suç İşlemeye Tahrik (TCK m.214/1), Adil Yargılamayı Etkilemeye Teşebbüs (TCK m.288)
SUÇ TARİHİ : (….2010)
I – BİLİRKİŞİYE VERİLEN GÖREV
…Cumhuriyet Başsavcılığı’nın … tarihli bilirkişi inceleme tutanağı uyarınca, yapılmakta olan soruşturmada … İlçesi … Düğün Salonunda …İşçi Partisi … tarafından yapılan “Yeniden Cumhuriyet Devrimi” konulu panele katılan şüphelilerin savunmalarında “panelin bütününü kapsayan konuşmaların tespitiyle değerlendirme yapılması gerektiğini ileri sürdükleri görülüp” bu nedenle şüphelilerin yaptıkları konuşmaların “panel cd sinin bütünü izlenmek suretiyle yapılacak inceleme ve değerlendirme sonrası TCK 288/1, 214/1 maddeleri kapsamına veya başka bir suçu içerip içermediği hususunda bilirkişi incelemesi yaptırılmasına karar verilmiş ve re’sen bilirkişi olarak tayin edilmiş bulunmaktayım. Dosya üzerindeki incelemelerimin ardından aşağıdaki sonuçlara ulaşılmıştır.
II – İDDİA VE SAVUNMANIN ÖZETİ
1.Terörle Mücadele Şube Müdürlüğü’nün …tarih ve … sayılı yazısında;
Panelde yapılan konuşmaların çözümünde;
Açılış konuşmasını yapan … Partisi …İlçe Başkanı C.’nin yaptığı konuşmada; ülkenin temel değerlerinin yok edildiğine dair bir tablo çizdiği, “…yurtseverler Silivri zindanlarına atılmış”…”Bu pencere Allah’ı Amerika, dini para, peygamberi Obama olanları bertaraf edecek olan devrim penceresidir…” diyerek halen yürütülmekte olan iddia olunan Ergenekon Terör Örgütü soruşturması ile ilgili olarak, katılımcıları, soruşturma ve kovuşturma mercileri ve yürütme organları aleyhinde tahrik edecek beyanlarda bulunduğu ve halkı hükümete karşı kin ve isyana tahrik edici söylemlerinin bulunduğu,
….Başkanı M’nin yaptığı konuşmada; “…gericiliği sadece laiklik ilkesine zarar veren bir ilke olarak düşündük mü ufkumuz daralır. Bu büyük bir gerçektir laikliği maalesef yıkmışlardır ama bir yandan da gericiler vatan düşmanıdır…” …, “…Bir yanda bir emniyet müdüründen terörist olabiliyor, savcılar makamlarında tutuklanabiliyor, Silivri’deki rezalet oradaki direniş devletin çivisi çıkmıştır...” şeklinde sözlerle adil yargılamayı etkileyebilecek beyanlarda bulunduğu, “...Bir darbe oldu mu bir devrim oldu mu bile hemen 5 sene sonra 10 sene sonra yine üretim mekanizmaları çalışır kurumları yerleşir…” diyerek darbeyi, tercih edilebilir nitelikte bir hareket saydığı ve “Cumhuriyet Mitinglerini hatırlayın gençlik katılımını biz TGB olarak o mitinglerin düzenleyici kurumları arasındaydık çok net gördük gençliğin o yoğun katılımını. Mehmetçik Eylemleri tam bir ayaklanmaydı her yerde eylemler oldu o Mehmetçik Eylemlerini Ergenekon Savcıları nasıl yazdı iddianamede bu TGB denilen oluşum bu eylemleri kışkırtmıştır diye hâlbuki TGB dışında da binlerce milyonlarca genç sokağa çıktı, Atatürk Devrimi’ni savunmak için” şeklindeki beyanlarıyla eylemlerin bizzat planlayıcıları olduklarını ifade ettiği,
Halen Partisi … Yardımcılığı yapan, iddia olunan … tutuksuz sanıklarından F’nin yaptığı konuşmada; “…işte burada söylediğimiz Türkiye Milli Devleti’nin fiilen çökertilmiş olmasını, Türkiye’nin parçalanmış olmasını hukuki temelini, hukukunu o anayasa ile inanacaklar artık resmen bunun hukuki bakımdan ilanını yerine getirecekler…“, “…memurlarımız, kamu çalışanlarımız ve yakında çiftçimiz göreceksiniz, bütün emekçi halkımız bütün milletimiz, topyekûn yeniden göreve atılacaktır ve bunun çok özel bir ifadesi değerli arkadaşlarım bir millet ve ordu beraberliği ile millet ordu gücü ile hep beraber bu yolda...”, “…2011 seçimleri daha sonraki seçimlerde oralarda bir başarı kazanmak için bile sistemin dışında bir büyük kuvvet yaratacaz, bu şarttır…”, “…Bakın benim partim böyle mi yapıyor. Bakın gidin Silivri’de benim partim Silivri’de nasıl aslanlar gibi mücadele ediyor…”, “…1960 devriminin 27 Mayıs önderlerinden Ahmet Suphi Karaman abimiz daha sonra ..Partisinin … yardımcısıydı. Sohbet ediyorduk. Ben dedim ki .. Abi ya biz gençler 1961 anayasası sayesinde sosyalizmle solculukla vs. tanıştık. 65-68’den sonraki yıllarda sayenizde. Sizin hazırladığınız yaptığınız devrim ve 61 anayasası sayesinde ben öyle ben de kendi yaptığım devrimle tanıştım…” şeklinde ifadelerle katılımcıları yürütme aleyhinde kışkırttığı, yapılmış darbeleri över nitelikte beyanlarda bulunduğu, “Ordu ve Millet Beraberliği”nden kasıtla askeri darbeyi özendirdiği, hususlarının tespit edildiği belirtilmiştir.
2- M, kollukta vermiş olduğu … ifadesinde;
-Kendisine, konuşmacı olarak katıldığı “Yeniden Cumhuriyet Devrimi” isimli panelde, “Gericiliği sadece laiklik ilkesine zarar veren bir ilke olarak düşündük mü? Ufkumuz daralır. Bu büyük bir gerçektir, laikliği maalesef yıkmışlardır ama bir yandan da gericiler vatan düşmanıdır… bir yandan bir emniyet müdüründen terörist olabiliyor, savcılar makamlarında tutuklanabiliyor, Silivri’deki rezalet oradaki direniş devletin çivisi çıkmıştır… bir darbe oldu mu, bir devrim oldu mu bile hemen 5 sene sonra 10 sene sonra yine üretim mekanizmaları çalışır kurumları yerleşir” şeklindeki sözleriyle adil yargılamayı etkilemek mi istediğinin sorulması üzerine;
– Panele konuşmacı olarak katıldığını, panel esnasında yukarıda belirtilen cümlelerde adil yargılamayı etkilemek istemediğini, kendisine gösterilen CD çözüm tutanağındaki metnin konuşmasının tamamını kapsamadığını, cümlenin gelişi belli olmadığından ve sonucu bağlanmadığından tam olarak ne söylemek istediğinin yanlış yorumlanabileceğini, bu paneldeki konuşmasının tamamı incelendiğinde böyle bir amacının olmadığının anlaşılacağını ve kendisinin sadece Silivri davası olarak bilinen söz konusu dava ile ilgili yargılamada basına yansıyan hukuksuzlukları yargıyı etkileme kastı olmaksızın eleştirdiğini belirtmiştir.
-Bunun üzerine, kendisine yine aynı panelde kullandığı “Cumhuriyet Mitinglerini hatırlayın, gençlik katılımını, biz … o mitinglerin düzenleyici kurumları arasındaydık. Çok net gördük ki gençliğin o yoğun katılımını, Mehmetçik eylemleri tam bir ayaklanmaydı, her yerde eylemler oldu. O Mehmetçik eylemlerini Ergenekon Savcıları nasıl yazdı iddianamelerinde bu … denen oluşum eylemleri kışkırtmıştır diye, halbuki …dışında da binlerce milyonlarca genç sokağa çıktı Atatürk devrimlerini savunmak için..” ifadeleri hatırlatılarak, bu sözleriyle Mehmetçik eylemleri mitinglerinin düzenleyici kurumları arasında olduklarının doğru olup olmadığı, bu mitinglerde yapılmak istenenin ayaklanma çıkarmak mı olduğu, bu mitingleri düzenleyerek insanları kışkırtmayı mı planladıklarının sorulması üzerine;
-Söz konusu Mehmetçik eylemlerinin hatırlanacağı üzere, Dağlıca baskını sonrası (16) şehidimizi anmak üzere düzenlendiğini, Mehmetçik eylemleri olarak bilinen eylemlerin ülkemizin hemen hemen bütün üniversitelerinde aynı zaman dilimi içerisinde üniversitelerin rektörlüklerinin bilgisi dahilinde yasal öğrenci toplulukları tarafından düzenlendiğini, kendisinin de dönemin …Başkanı olarak bu yürüyüşlere, yani Mehmetçik eylemlerine hem katıldığını hem de … Topluluğu olarak düzenlediklerini, eylemlerin tamamının yasal olduğunu, şehitleri anmanın ayaklanma çıkarmak olmadığını, bu mitingleri düzenleyerek insanları kışkırtmadıklarını, anayasal haklarını kullandıklarını, ülkenin bölünmeyeceği gerçeğini haykırdıklarını ve milli duyarlılığı arttırdıklarını belirtmiştir.
3- F, …Cumhuriyet Başsavcılığına vermiş olduğu …tarihli ifadesinde;
Kendisine suçlama konusunun anlatılması üzerine; soruşturma konusu panelde konuşmacı olarak bulunduğunu, halen devam eden … Partisi … Yardımcısı sıfatının o tarihte de mevcut olduğunu, suç duyurusuna esas alınan “İşte burada söylediğimiz… Türkiye Milli Devletinin fiilen çökertilmiş olması… O Anayasa ile… Yerine getirecekler” ifadesinin konuşma bütünlüğü içerisinde ele alındığında halen iktidarda olan … 2011 seçimlerinde başarı sağladıkları takdirde değiştirecekleri Anayasa ile ülkeyi bölmeye ve parçalamaya götürecekleri yolunda yapılmış siyasi bir eleştiri ve uyarıdan ibaret olduğunu, herhangi bir kışkırtma içermediğini, böyle değerlendirilmesi gerektiğini, yine suçlamada yer alan sistem dışı bir kuvvet kullanacağız sözünün, konuşmanın bütünüyle eşleştirildiğinde, halen ülkemizde egemen olan ve yaratılmak istenen Amerika Birleşik Devletleri ve Avrupa Birliği’nin varmak istediği “mafya tarikat sistemi” egemenliğinin önüne geçmek için yurtseverlerin ve aydınların bir güç yaratarak, birlik oluşturarak buna fırsat vermemesi gerektiği uyarısı olduğunu, anlaşılması gerekenin bu olup sistem dışı bir güç ya da askeri bir kışkırtma kastı içermediğini, kendisinin yıllardır demokrasi mücadelesi yaptığını, darbeleri savunmak gibi bir amacı olamayacağını, amacının Türkiye Cumhuriyetinin ve onun öncesinde Jön Türk Hareketinden başlamak üzere bu ülkenin kuruluşunda ordu-millet beraberliğinin, öncülüğünün ne kadar temel oluşturduğunu, yoksa herhangi bir kışkırtma içermediğini,
-… ile yaptığı diyalogu nakletmesinin daha önce partilerinin yönetici olup, 27.05.1960 harekatındaki rolü ve kendilerine yaptığı öncülüğü belirtmek dışında özel bir amacı olmadığını,
-Özetle konuşmasının bütünlüğü içerisinde kendisinin hem gazetecilik hem de parti yöneticiliği sıfatından kaynaklanan görev anlayışı ile siyasi eleştiri ve yön çizmek olarak nitelendirilebilecek bir tarz izlediğini, herhangi bir suça özendirmek ya da görülmekte olan bir davayı etkilemek gibi bir kasıtla hareket etmediğini, bu nedenle suçlamaları kabul etmediğini belirtmiştir.
4- C… Cumhuriyet Başsavcılığına vermiş olduğu … tarihli ifadesinde;
-Soruşturmaya konu panelde halen devam eden …Partisi … İlçe Başkanı sıfatı nedeniyle açılış konuşması yaptığını ve soruşturmaya konu suç duyurusunda yer alan sözlerin kendisine ait olduğunu,
– Ancak suç duyurusu metninde farklı yerlerden alınarak yazılmış sözlerin konuşmanın bütünü içerisinde ele alınması gerektiğini, orada yurtseverler ve pencere bağdaştırması yapılmakta olduğunu, konuşmasında ise pencerenin dört köşeli, köşelerinde laiklik, örgütlü mücadele, bağımsızlık kavramlarının yer aldığının görüleceğini, konuşmanın bütünü içerisinde soruşturma konusu edilecek ve görülmekte olan Ergenekon Terör Örgütü soruşturmasına etkili olacak bir hususun bulunmadığını, özellikle bu bağlantının yapıldığını, parti içerisindeki sıfatı nedeniyle faaliyetlerinin takibe alındığını düşündüğünü, bilinmekte olan mahkemece yasaklanmış Ergenekon Terör Örgütü ifadesi kullanılmak sureti ile bir ithamda bulunulduğunu,
– Yine soruşturmaya dayanak oluşturan çözüm tutanağının kendisine ait olan bölümünde “Yargı F Tipinin eline geçmiş, orduları dağıtılmış, halk salataya mahkum edilmiş… “ şeklinde yer alan tutanağın birçok yazım yanlışı ile dolu olduğunu, varılmak istenen sonucun ciddiyetsizlikle yapıldığını, yargının ordusu olduğu gibi bir izlenim verildiğini, keza halk sadakaya mahkum edilmiştir sözünün salata olarak yer aldığını, yine bu … diye bir örgütün mevcut olmadığını; konuşmasında yer alan … adlı yasal bir kuruluş olduğunu,
-Özetle konuşmasının bütünlüğünde suç oluşturacak bir husus olmadığını ve hakkındaki soruşturmanın özel bir kasıtla yapıldığını düşündüğünü ifade etmiştir.
III- SUÇ TİPİ HAKKINDA BİLGİLER VE DEĞERLENDİRME
1- Suç İşlemeye Tahrik
Suç işlemeye tahrik, Türk Ceza Kanunu’nun 214’üncü maddesinde; “(1) Suç işlemek için alenen tahrikte bulunan kişi, altı aydan beş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
(2) Halkın bir kısmını diğer bir kısmına karşı silâhlandırarak, birbirini öldürmeye tahrik eden kişi, on beş yıldan yirmi dört yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
(3) Tahrik konusu suçların işlenmesi hâlinde, tahrik eden kişi, bu suçlara azmettiren sıfatıyla cezalandırılır.” şeklinde düzenlenmiştir.
TCK.’nun 214’üncü maddesinde düzenlenen suçla korunmak istenen hukuki değer kamu düzeni ve kamu barışıdır. Zira bu suçun işlenmesi ile kamu düzeni, toplumun dirlik ve huzuru bozulacaktır.
Bu suçun faili herkes olabilir ve suçun faili olabilmek için maddede herhangi bir özelliğe sahip olunması aranmamış; suçu işleyecek “kişi” den bahsedilmiştir. Suçun mağduru ise tüm toplumdur.
Suçun maddi unsuru açısından, bize sorulan hususu ilk fıkrayı kapsadığından, yalnızca maddenin ilk fıkrası incelenecektir. İlk fıkradaki düzenlemeye göre, suçun oluşması için, failin kişileri alenen suç işlemeye tahrik etmiş olması gerekmektedir. Fıkrada suç işlemeye tahrik edilecek kişiler açıkça belirtilmiş olmadıklarından, bu kimselerin belirli olmayan kişiler olacağı kabul edilmelidir. Failin belirli kimseleri suç işlemeye tahrik etmesi durumunda ise, artık bu suçtan söz edilemeyecek, fail hangi suçun işlenmesine tahrik etmişse o suçu işlemek için azmettirme söz konusu olacaktır. Ayrıca, kanun metninden de anlaşıldığı üzere, işlenmesi için tahrikte bulunulan eylem mutlaka “suç” olmalıdır ve bu suçun hangi kanunda düzenlenmiş olduğunun ve cezasının miktarının ne olduğunun bir önemi yoktur. Burada üzerinde temel olarak durulması gereken husus “tahrik” kelimesinin ceza hukuku açısından anlamıdır. Tahrik; “tahrik edilen suçun gerçekleşmiş olup olmamasının önemi olmadan, bir kimsenin suç işleme amacına yönelik olarak diğer kişiyi etkilemesi, suça hazırlaması ve bu saik ile hareket etmesi” olarak tanımlanabilir.
Maddede geçen aleniyet; eylemin belli olmayan sayıdaki kişiler tarafından öğrenilebilir bir ortamda işlenmesidir. Alenen işlenen eylemi oradaki herkesin fiilen duyup öğrenmesi zorunlu değildir. Önemli olan, belirsiz sayıda kişi tarafından öğrenilebilecek biçimde işlenmesidir. Aleniyeti sağlayan ortam tabirinin hem bulunulan yeri hem de fiilin orada bulunan diğer kişilerce de öğrenilebilir bir yol ve yöntemle işlenilmesini içerdiği söylenilmelidir.
Bu suç bir tehlike suçudur; zira suça tahrik etme eylemine ek olarak söz konusu suçun oluşması aranmamakta; suç işlemeye tahrik etme eyleminin gerçekleşmesi tek başına yeterli olmaktadır.
Ayrıca belirtelim ki, ilk fıkrada tanımlanmış olan suç işlemeye tahrik, genel ve tamamlayıcı bir normdur. Failin eylemleri başka bir suçu oluşturuyorsa (örneğin TCK m.216) artık birinci fıkradaki suç oluşmaz.
Suçun manevi unsuru kasttır ve maddede belli bir saik veya amaç aranmadığından, bilerek ve isteyerek tahrik eyleminin yapılması yeterlidir.
765 sayılı Türk Ceza Kanunu döneminde bu suçla ilgili olarak verilmiş olan bir Yargıtay kararına göre; “.. (KESK)’e bağlı sendikaların dönem sözcüsü olan sanığın 15.10.2002 günü mahalli yayın organı M … Tv.’nin haber bülteninde “ülkenin sosyo-ekonomik sorunlarına değindikten sonra o anki hükümeti protesto ve seçim sonrası kurulacak hükümeti uyarmak için kamu çalışanlarına bir günlük sevk alıp hizmet üretmeme” şeklindeki sözlerinin TCK.nun 311. maddesinde tanımlanan suçu oluşturmayan, demokratik hakların kullanımı niteliğinde bulunduğu gözetilmeden, sanığın beraatı yerine yazılı biçimde mahkumiyetine karar verilmesi …” (8. CD’nin 27.10.2005 tarih ve 2004/589-2005/10199 sayılı kararı)yerel mahkeme hükmünün bozulmasını gerektirmiştir.
2- Adil Yargılamayı Etkilemeye Teşebbüs
TCK.’nun 288 inci maddesinde; “Bir olayla ilgili olarak başlatılan soruşturma veya kovuşturma kesin hükümle sonuçlanıncaya kadar, savcı, hâkim, mahkeme, bilirkişi veya tanıkları etkilemek amacıyla alenen sözlü veya yazılı beyanda bulunan kişi, altı aydan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır”denilmektedir.
Ceza Muhakemesi Kanununun 2. maddesinin (e) bendine göre soruşturma; “kanuna göre yetkili mercilerce suç şüphesinin öğrenilmesinden iddianamenin kabulüne kadar geçen evreyi”ifade etmektedir. 2’nci maddenin (f) bendine göre ise kovuşturma; “iddianamenin kabulüyle başlayıp, hükmün kesinleşmesine kadar geçen evreyi”kapsamaktadır. Ayrıca Ceza Muhakemesi Kanununun “soruşturmanın gizliliği” başlıklı 157’nci maddesinde; “kanunun başka hüküm koyduğu hâller saklı kalmak ve savunma haklarına zarar vermemek koşuluyla soruşturma evresindeki usul işlemleri gizlidir”denilmek suretiyle soruşturma evresindeki işlemlerin kural olarak gizli olması gerektiği belirtilmiştir. Soruşturma evresinin gizliliği, ceza adaletinin doğruluk, dürüstlük, gerçeğe ulaşma ilkelerine uyulması için bir zorunluluktur. Ayrıca masumiyet karinesinin tam anlamıyla uygulanabilmesi için de uyulması gereken bir prensiptir.
TCK.’nun 288’inci maddesinde düzenlenen suç ile kişilik haklarının ve adliyenin korunması amaçlanmaktadır. Kesin bir yargı kararı verilmeden önce tanıkların beyanlarını veya bilirkişi mütalaalarını, hüküm ve kararları etkilemek amacıyla, baskıcı ve kötü niyetli yayınlar yapılması ve bunların açıklanması madde kapsamında cezalandırılmaktadır. Ayrıca masumiyet karinesinin korunarak yargısız infazların önüne geçmek amacı ve soruşturma ve kovuşturmanın güvenle yürütülmesi ilkesinin zarar görmesi önlenmek istenmiştir.
Suçun faili, maddede sayılan fiilleri işleyen herhangi bir kimse olabilir.
Suçun maddi unsuru; savcı, hâkim, mahkeme, bilirkişi veya tanıkları etkilemek amacıyla sözlü veya yazılı beyanda bulunmaktır.
Maddede geçen aleniyet; eylemin belli olmayan sayıdaki kişiler tarafından öğrenilebilir bir ortamda işlenmesidir. Alenen işlenen eylemi oradaki herkesin fiilen duyup öğrenmesi zorunlu değildir. Önemli olan, belirsiz sayıda kişi tarafından öğrenilebilecek biçimde işlenmesidir. Aleniyeti sağlayan ortam tabirinin hem bulunulan yeri hem de fiilin orada bulunan diğer kişilerce de öğrenilebilir bir yol ve yöntemle işlenilmesini içerdiği söylenilmelidir*.
Suçun manevi unsuru kasttır. Kişinin bilerek ve isteyerek maddede sayılan kişileri etkilemek amacıyla hareket etmiş olması gerekir. Yukarıda da belirtildiği üzere TCK.’nun 288’inci maddesi ile suç şüphesi altındaki kişilerin adil bir şekilde yargılanması ve adliyenin güvenirliliğinin korunması amaçlanmıştır.
IV- İNCELEME VE DEĞERLENDİRME
Soruşturmaya konu paneldeki ifadelerin tümü birlikte değerlendirildiğinde aşağıdaki sonuçlara ulaşılmıştır:
1- Adil Yargılamayı Etkilemeye Teşebbüs Suçu Açısından;
Bu suçun oluşabilmesi için “savcı, hâkim, mahkeme, bilirkişi veya tanıkları etkilemek amacıyla alenen sözlü veya yazılı beyanda bulunmak” gerektiğinden, soruşturmaya konu ifadelerde bu özel kastın bulunup bulunmadığının incelenmesi gerekmektedir.
Soruşturma kapsamında,
–“Cumhuriyet Mitinglerini hatırlayın gençlik katılımını biz … olarak o mitinglerin düzenleyici kurumları arasındaydık çok net gördük gençliğin o yoğun katılımını. Mehmetçik Eylemleri tam bir ayaklanmaydı her yerde eylemler oldu o Mehmetçik Eylemlerini Ergenekon Savcıları nasıl yazdı iddianamede bu .. denilen oluşum bu eylemleri kışkırtmıştır diye hâlbuki.. dışında da binlerce milyonlarca genç sokağa çıktı, Atatürk Devrimi’ni savunmak için“,
– “…yurtseverler Silivri zindanlarına atılmış”.
– “…Bir yanda bir emniyet müdüründen terörist olabiliyor, savcılar makamlarında tutuklanabiliyor, Silivri’deki rezalet oradaki direniş devletin çivisi çıkmıştır...”
– “…Bakın benim partim böyle mi yapıyor. Bakın gidin Silivri’de benim partim Silivri’de nasıl aslanlar gibi mücadele ediyor…”, ifadelerinin, kamuoyunda Ergenekon Davası olarak bilinen yargılama yönünden adil yargılamayı etkilemeye teşebbüs etme suçunu oluşturduğu iddia edilmiştir.
Yapılan panelin konusu, paneldeki dinleyici kitle ve konuşmaların bütünü dikkate alındığında, kanaatimizce TCK.’nun 288’inci maddesinde düzenlenen suçun oluşması için alenen ifade edilen sözlerin, adil yargılamayı etkilemeye elverişli olması gerektiği, ancak soruşturma konusu panelde şüphelilerce ifade edilen sözlerin, devam eden bir yargılamayı etkilemeye yönelik olmayıp, salt düşünce ve kanaat açıklamasından ibaret olduğu,
Nitekim, söz konusu suçun oluşabilmesi bakımından TCK.’nun 288’inci maddesinde özel kastın arandığı, kanun hükmünden de anlaşıldığı üzere, adil yargılamayı etkilemeye teşebbüs suçunun oluşması için failde savcı, hâkim, mahkeme, bilirkişi veya tanıkları etkileme amacının bulunması gerektiği, ancak soruşturmaya konu ifadelerde şüphelilerin bu amaçla hareket ettiklerine ilişkin bir tespitin yapılamadığı kanaatine varılmıştır.
Soruşturma konusu olay bakımından ayrıca, hukuka aykırılığı ortadan kaldıran sebeplerden “düşünce hürriyeti” ve düşünce hürriyetinin idrak ediliş biçimi olarak “eleştiri hakkı” kavramları üzerinde durulması gerekir.
Düşünce özgürlüğü, insanın bilgi kaynaklarına özgürce ulaşarak serbestçe fikir edinebilme, edindiği fikir ve kanaatlerinden ötürü kınanmama ve bu edindiği fikirleri meşru yollardan faydalanarak açıklayabilme imkân ve serbestliğidir. Düşüncenin açıklanması hürriyeti kişiye beğenmediği uygulamaları tenkit etme, düşüncelerine uygun şekilde davranabilme ve doğru olduğuna inandığı fikirlerini başkalarına kabul ettirme imkânlarını vermektedir.Bu bakımdan, eleştiri ve haber verme sınırlarını aşıp bir fikre taraftar kazanmayı ve fertlerin tutumları üzerinde kontrol kurmayı hedefleyen propaganda faaliyetleri de fikirlerin açıklanması ve yayılması hürriyeti içerisinde yer almaktadır. Propaganda faaliyetlerinde tek sınır, şiddet kullanımına ortam hazırlanmaması ve şiddet kullanılmamasıdır. İfadeler şiddet içerir veya şiddet tavsiye ederse, düşünceyi açıklama hürriyeti sahasından çıkılıp suç sayılan bir alana girilmiş olur ve devletin cezalandırma hakkı doğar.
Eleştiri hakkı da kaynağını Anayasa’da güvence altına alınan düşünce hürriyetinden alır. Eleştiride çeşitli olaylar açıklanmakla yetinilmemekte, hadiseler ve bunlar içinde adı geçen kimselerin tutum ve davranışları hakkında değerlendirmelerde bulunulmaktadır. Açıklanan düşünce ve kanaatler eleştiri niteliğinde olunca, onun bir övgü olmaması, sert ve haşin olması doğal bir sonuçtur.Bu bakımdan soruşturma konusu panelde şüphelilerin, hür bir ortamda öğrendikleri bilgilerden birini tercih etme ve bu tercihleri doğrultusunda görüşlerini ifade etmesi, belirli güncel olayları değerlendirmesi ve bunu yaparken de sert ifadeler kullanması meşru bir harekettir. Ayrıca Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi de, vermiş olduğu kararlarda, siyasetçilere ve dolayısıyla hükümete de, yapılacak olan eleştirilerin kapsamının daha geniş olduğunu ve kullanılan ifadelerin daha sert olabileceğini pek çok kez belirtmiştir.
Tüm bu hususlar birlikte değerlendirildiğinde, soruşturma konusu olayda kullanılmış olan ifadelerin, devam eden bir yargılamayı etkilemeye yönelik olmayıp, salt düşünce ve kanaat açıklamasından ibaret olduğu, nitekim TCK.’nun 288’inci maddesinde aranmış olan özel kastın da şüphelilerde bulunmadığı ve kullanılan ifadeler ile getirilen eleştirilerin ifade hürriyeti kapsamında olduğu sonucuna varılması gerekmektedir.
2- Suç İşlemeye Tahrik Suçu Açısından;
Suç işlemeye tahrik suçunun oluşabilmesi için yukarıda değinildiği üzere, “bir kimsenin suç işleme amacına yönelik olarak diğer kişiyi etkilemesi, suça hazırlaması ve bu saik ile hareket etmesi” gerekmektedir.
Soruşturmaya konu olayda ise,
– “...Bir darbe oldu mu bir devrim oldu mu bile hemen 5 sene sonra 10 sene sonra yine üretim mekanizmaları çalışır kurumları yerleşir…” ,
– “…işte burada söylediğimiz Türkiye Milli Devleti’nin fiilen çökertilmiş olmasını, Türkiye’nin parçalanmış olmasını hukuki temelini, hukukunu o anayasa ile inanacaklar artık resmen bunun hukuki bakımdan ilanını yerine getirecekler…“,
– “…memurlarımız, kamu çalışanlarımız ve yakında çiftçimiz göreceksiniz, bütün emekçi halkımız bütün milletimiz, topyekûn yeniden göreve atılacaktır ve bunun çok özel bir ifadesi değerli arkadaşlarım bir millet ve ordu beraberliği ile millet ordu gücü ile hep beraber bu yolda...”,
– “…2011 seçimleri daha sonraki seçimlerde oralarda bir başarı kazanmak için bile sistemin dışında bir büyük kuvvet yaratacağız, bu şarttır…”,
– “…Bakın benim partim böyle mi yapıyor. Bakın gidin Silivri’de benim partim Silivri’de nasıl aslanlar gibi mücadele ediyor…”,
– “…1960 devriminin 27 Mayıs önderlerinden … abimiz daha sonra .. Partisinin … yardımcısıydı. Sohbet ediyorduk. Ben dedim ki …Abi ya biz gençler 1961 anayasası sayesinde sosyalizmle solculukla vs. tanıştık. 65-68’den sonraki yıllarda sayenizde. Sizin hazırladığınız yaptığınız devrim ve 61 anayasası sayesinde ben öyle ben de kendi yaptığım devrimle tanıştım…” şeklindeki ifadelerin darbeyi övücü ve darbeye özendirici nitelikte olduğu iddia edilmiştir.
İfade özgürlüğü, bireylerin özgürlükleri ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin de verdiği kararlar ışığında, mümkün olduğunca geniş yorumlanmalıdır. Yukarıda değinilmiş olan Yargıtay kararında ve genel olarak AİHM içtihatlarında belirtildiği üzere, hükümeti eleştiren ifadeler konuşmacıların demokratik hakları kapsamında kalmakta ve ifade özgürlüğü olarak değerlendirilmektedir.
Kanaatimizce, dosya kapsamında yer alan CD’nin çözümünün tümünün incelenmesi neticesinde, şüphelilerin ifade ettikleri sözlerin içeriğinde, bir kimseyi ya da birden çokkimseyi suça tahrik teşkil eden açık ve net bir ifadenin yer almadığı,şüphelilerin gerçekleştirilen toplantı konusunun gereği olarak şahsi düşünce ve kanaatlerini açıkladıkları, bu kapsamda güncel sosyal ve siyasal olaylarla ilgili kendi siyasi ve dünya görüşleri çerçevesinde muhtelif tespit ve değerlendirmeler yaptıkları, şüphelilerin bu ifadelerinin, düşünce özgürlüğü ve eleştiri hakkı hukuka uygunluk sebebi kapsamında değerlendirilmesi gerektiği, şüphelilerin görüşlerini açıklarken yaptıkları sert eleştirilerin, hukuka uygunluk sebebini ortadan kaldırmayacağı, nitekim soruşturma konusu olayda da, şüphelilerce dile getirilen eleştirilerde, eleştiri sınırının aşılmadığı sonucuna varılmıştır.
V- SONUÇ
Yukarıda açıklanan sebeplerle, nihai takdir savcılık makamına ait olmak üzere;
… tarihinde … İlçesi .. Salonunda .. Partisi … tarafından yapılan “Yeniden Cumhuriyet Devrimi” konulu panele konuşmacı olarak katılan, M., F., ve C.’nin ifadeleri açısından, TCK.’nun 288’inci maddesinde düzenlenmiş olan ‘adil yargılamayı etkilemeye teşebbüs ve TCK.’nun 214’üncü maddesinde düzenlenmiş olan suç işlemeye tahrik suçlarının unsurlarının oluşmadığı sonuç ve kanaatine ulaşılmıştır.
Nihai takdir soruşturma makamlarına ait olmak üzere arz olunur.
*YAŞAR Osman, GÖKCAN Hasan T., ARTUÇ Mustafa, Yorumlu – Uygulamalı Türk Ceza Kanunu, Cilt VI, Ankara, 2010, s.8115.