(Yenidünya, Caner, “Taklit Korsan Oyuncak Ticaretiyle Mücadelede Hukuki Çözümler” (Frekans, Tükid- Tüm Kırtasiyeciler Derneği Dergisi, Sayı: 163, Mayıs-Haziran 2023, s.84-86 isimli çalışmanın bir derlemesidir.)
Taklit Korsan Oyuncak Ticaretiyle Mücadelede Hukuki Çözümler
Türkiye’de taklit ürünlerin artması ciddi bir sorun haline geldi. Özellikle oyuncak sektörü, bu durumdan önemli ölçüde etkileniyor. Taklitçilik ve korsan piyasası, Türkiye ekonomisine büyük kayıplar yaşatıyor. Mevcut yasal düzenlemelere rağmen, taklit ürünler hala yaygın bir şekilde satılıyor. Bu durum, hem tüketici haklarını hem de marka değerlerini zedeliyor. Yetkililerin daha etkili önlemler alması gerekiyor, aksi takdirde sorunun büyümesi kaçınılmaz olacak.
Teknolojinin ve üretim araçlarının hızla gelişmesine paralel olarak e-ticaretin yaygınlaşması taklit ürünlere ulaşımı kolaylaştırmıştır. Orijinallerine kıyasla denetimden uzak tedarik, ham madde ve üretim süreçlerine sahip olan, çalışanların hak ve koşulları temel standartları karşılamayan ve bu nispette de uygun fiyata satılan, ancak görüntü, işlev yönünden de orijinallerine benzerlik gösteren bu ürünlerin kullanımı ve tercihi, hem toplum sağlığı, esenliği hem de marka/eser sahipleri yönünden ciddi sıkıntılara sebep olmaktadır.
Milletlerarası Ticaret Odası’nın (ICC) hazırladığı Türkiye’de Fikri Mülkiyet Haklarının Teşvik Edilmesi ve Korunması adlı raporda; Türkiye’deki taklitçilik ve korsan piyasasının değerinin 5.7 ila 9,6 milyar ABD Dolarına denk geldiği, bu durumun Devletin daha düşük vergi gelirleri ve daha yüksek refah harcamalarıyla 2,4 milyar ABD Dolarının üzerinde bir kaybına sebebiyet verdiği ifade edilmiştir. Covid-19 salgını sebebiyle insanların e-ticaret alışkanlıklarının artması bu sorunun küresel boyutunu da artırmıştır. Zira e-ticaret üzerinden yapılan alışverişlerde tüketiciler aldıkları ürünlerin çoğu kez orijinaline oranla düşük ücreti dışında taklit olduğu hususunda herhangi bir uyarıyla karşılaşmamaktadırlar.
Dünyada ve Ülkemizde Oyuncak Sektörünün Görünümü
Fikri üretimin en yaygın olduğu alanlardan biri hiç şüphesiz oyuncak sektörüdür. Bu sektör, ülkelerin geleneklerinin, tarihsel alışkanlıklarının yanı sıra animasyonlar, sinema, spor müsabakaları gibi güncel, toplumun ilgisini çeken her türlü etkinlikten, gelişmeden, özel günlerden beslenebilmektedir. Bu hususiyetleri itibariyle oyuncak sektöründe neredeyse orijinal ürünlerden önce, taklit ve korsan ürünlerin piyasaya sürülmesi ve pazardan pay alması mümkün olabilmektedir. Örneğin, bir animasyon kahramanını temsil eden ürünlerin fikri haklara tecavüz ederek piyasaya sürülmesi.
Oyuncak sektöründe marka sahibi global firmalar, üreticiler ve ihracatçılar yönünden önde gelen ülkeler Çin Halk Cumhuriyeti, Hong Kong, Çek Cumhuriyeti, Almanya ve ABD’dir. Özellikle Çin Gümrük Genel İdaresi’nin paylaştığı 2022 verilerine göre Çin Halk Cumhuriyeti, oyuncak sektörünün en büyük imalatçısı konumundadır.
Oyuncak ithalatında ABD, Almanya, Birleşik Krallık, Japonya ve Fransa önemli pazarlar olarak dikkat çekmektedir. Türkiye oyuncak sektöründe hem ihracat hem de ithalat olarak ilk on ülke arasında bulunmamaktadır. Ayrıca ülkemizde çocuk başına düşen yıllık oyuncak tüketimi de ABD ve Avrupa birliği ülkelerinin onda biri nispetindedir. Ülkemiz oyuncak ithalatının önemli kısmını Çin (Türk Plastik Sanayicileri Araştırma Geliştirme ve Eğitim Vakfı’nın (PAGEV) yayınladığı 2019 Türkiye Oyuncak Sektör İzleme Raporu’na göre %88’ini), Endonezya, Vietnam ve Çek Cumhuriyeti’nden gerçekleştirmektedir. Çin taklit ve korsan ürünlerin dünya pazarlarına yayılmasında birinci sırada yer alan ülke konumundadır. Keza Ekonomik İş Birliği ve Kalkınma Örgütü (OECD) ile Avrupa Birliği Fikri Mülkiyet Ofisi’nin (EUIPO) yayınladıkları 2021 tarihli “Taklit ve Korsan Mal Ticaretinde Eğilimler” isimli raporda (2014/2015/2016 yıllarına ilişkin gümrük verileri) Çin ve Hong Kong ilk iki sırayı paylaşırken, üçüncü sırada Türkiye’nin yer alması ülkemizde taklit ve korsan üretimle mücadelenin yeterli düzeye ulaşamadığının bir göstergesidir.
Hukuki Koruma Mekanizmaları
Hukukumuzda tüketicilerin tescilli ürünlere ulaşmasını, marka sahiplerinin ürünleri üzerindeki haklarının korunmasını, hakların ihlali halinde bu ihlale sebebiyet verenlerin hukuken ve cezaen takibini sağlamaya dönük hükümler Sınai Mülkiyet Kanunu’nda (SMK), eser niteliği bulunan (tipleme, işleme niteliğindeki oyuncak figürleri gibi) fikir ve sanat mahsullerine yönelik hak ihlallerinin yaptırımı ise, Fikir ve Sanat Eserleri Kanununda (FSEK) yer almaktadır. Fikri ve Sınai mülkiyetten kaynaklanan hakların korunmasında pek çok menfaat bulunmaktadır. Bu faydalar sadece hak sahipleriyle sınırlı değildir. İnsanlığın üretme çabasının desteklenmesi, fikri ürünlerinin korunduğu hissinin duyumsanması gibi menfaatler aslında teknolojik, ekonomik ve sosyal ilerlemenin anahtarı niteliğindedir.
Oyuncak sektöründeki hak ihlalleri oyuncağın tasarım, model, fikri ürün olarak taklit edilmesi şeklinde olabileceği gibi, marka sahibinin haklarına tecavüz edilerek korsan üretimi tarzında da gerçekleşebilir.
Oyuncak sektöründe örneğin, film, animasyon karakterlerinin, tiplemelerinin ticarete konu edilmesi halinde, bu yolla elde edilen tipleme ve işleme figürlerin eser niteliği bulunmaktadır. Bu tür eser niteliği bulunan ürünlerin hak sahiplerinin yazılı izni bulunmaksızın işlenmesi, temsili, çoğaltılması, dağıtılması, satışa arz edilmesi, satılması, ticarete konu edilmesi, ithal veya ihraç edilmesi, kişisel kullanım dışında bulundurulması veya depolanması gibi davranışlar, FSEK’in 71’inci maddesinde bir yıldan beş yıla kadar hapis veya adlî para cezası ile karşılanmıştır. Suçun takibi şikayete bağlı olup, hak sahiplerinin altı aylık hak düşürücü süre içerisinde yetkili makamlar nezdinde bu haklarını kullanmaları gerekmektedir. Uygulamada özellikle haksız tecavüzün sonlandırılması için ihtar çekilmesi, hukuk davası açılması gibi hallerde, cezai takibat yönünden bu işlemlerle birlikte, öğrenme anının kesin olarak belirlenmiş olduğu dikkate alınarak, şikayetin vakit kaybetmeksizin yapılması yerinde olacaktır.
Oyuncak sektöründe marka sahiplerinin haklarına tecavüz edilerek gerçekleştirilen davranışların yaptırımı SMK’nın 30’uncu maddesinde yer almaktadır. Burada başkasına ait marka hakkına iktibas veya iltibas suretiyle tecavüz ederek, mal üretilmesi veya hizmet sunulması, satışa arz edilmesi veya satılması, ithal ya da ihraç edilmesi, ticari amaçla satın alınması, bulundurulması, nakledilmesi veya depolanması bir yıldan üç yıla kadar hapis ve yirmi bin güne kadar adli para cezasını gerektiren bir suç olarak tanımlanmıştır. Markaya iktibas yoluyla tecavüz etmek, markanın izinsiz olarak aynen kullanılması, birebir taklit edilerek üretime ya da satışa konu edilmesini ifade etmektedir. İltibas halinde ise, karıştırmaya yol açabilecek nitelikte bir başkasına ait markanın benzer ve karıştırılmaya elverişli bir şekilde kullanımı söz konusudur. İltibas, aldatmayı, kandırmayı, yanlış algılatmayı kapsar. Oyuncak sektöründe, bu iki özellik de karşımıza çıkabilmektedir. Böylece hukukumuzda başkalarına ait markaya tecavüz edilerek mal üretilmesi, bunların ticarete konu edilmesi, bu amaçla elde tutulması, nakledilmesi gibi davranışlar yasaklanmış ve yaptırıma bağlanmıştır. Keza bir tüzel kişinin faaliyeti kapsamında fiilin gerçekleştirilmesi halinde, özellikle suç işleyerek elde edilen kazançların müsaderesi mümkün hale getirilmiştir. Burada özellikle uygulamada dikkat edilmesi gereken temel hususlardan biri, suç tipinin takibinin şikayete bağlı olmasıdır. Bu itibarla altı aylık hak düşürücü süre içerisinde, marka sahiplerinin şikayet haklarını kullanmaları gerekmektedir.
Taklit, korsan ürünlerin uluslararası dolaşıma sokulması suç gelirlerini, kayıt dışı ekonomiyi artırmakta, bu durum da ülkelerin suçun bu yönüyle mücadele etmesini gerekli ve zorunlu kılmaktadır. Yukarıda belirttiğimiz üzere gerek FSEK’te gerekse SMK’da taklit ve korsan ürünlerin ithal ve ihraç edilmesi de yasaklanmış ve yaptırıma bağlanmıştır. İthal ve ihraç edilmesi yasak olan bu ürünlerin ülkeye sokulması veya ülkeden dışarı çıkarılması aynı zamanda Kaçakçılıkla Mücadele Kanunu’nun (KMK) 3’üncü maddesinin 7 ve 8’inci fıkralarında yaptırıma bağlanmıştır. Buna göre ithali kanun gereği yasak olan eşyayı ülkeye sokan kişi, fiil daha ağır bir cezayı gerektiren suç̧ oluşturmadığı takdirde, iki yıldan altı yıla kadar hapis ve yirmi bin güne kadar adlî para cezası ile cezalandırılır. İthali yasak eşyayı, bu özelliğini bilerek satın alan, satışa arz eden, satan, taşıyan veya saklayan kişi de aynı ceza ile cezalandırılır (f.7). Keza ihracı kanun gereği yasak olan eşyayı ülkeden çıkaran kişi, fiil daha ağır cezayı gerektiren başka bir suç; oluşturmadığı takdirde bir yıldan üç yıla kadar hapis ve beş bin güne kadar adlî para cezası ile cezalandırılır (f.8). KMK’da ithal ve ihraç kaçakçılığının türleri olarak düzenlenen bu suçların takibi şikayete bağlı olmayıp, resen soruşturulurlar. Yetkili makamların korsan, taklit ürünlerin gümrük kapılarında, antrepolarında bulunduğu bilgisini almaları halinde, derhal harekete geçerek soruşturma işlemlerine başlamaları söz konusudur.
İfade edelim ki, Yargıtay 19. Ceza Dairesi’nin 25.04.2017 tarih ve 13094/3661 sayılı kararında da isabetli olarak belirtildiği üzere, marka hakkına tecavüz suçları ile kaçakçılık suçlarının unsurları birbirinden farklı eylemleri içerdiğinden, adı geçen maddelerde farklı ceza hükümleri öngörüldüğünden, yargılama usulleri de farklılık arz ettiğinden her iki suçtan ayrı ayrı ceza davası açılması mümkündür. Bu ihtimalde doğal olarak FSEK ve SMK kapsamında yasal şikayetin varlığı elzemdir.
Kaçakçılıkla mücadelede en belirleyici hususlardan biri de gümrük bölgelerindeki güvenlik ve önlemlerdir. Kaçakçılıkla Mücadele Kanunu ile Gümrük Kanunu’nda bu hususa yönelik düzenlemelere yer verilmiş, bu hükümlere göre; kaçak ürün bulundurduğundan şüphe duyulan kişi veya kişilerin, Ceza Muhakemesi Kanunu hükümleri doğrultusunda üzerinin aranmasına, bu arama sonucunda kaçak ürün bulunması halinde bu ürüne veya ürünlere el konulmasına izin verilmiştir. Bununla birlikte marka sahiplerinin de mahkeme veya gümrük idarelerine başvurmak suretiyle taklit ürünlere el konulmasını sağladığı durumlar mevcuttur. İlk durumda, SMK’nın 159’uncu maddesi ile marka sahiplerine, marka hakkına tecavüz sebebiyle görülmekte olan bir davada mahkemeden, dava konusu haksız kullanımın, ülke içinde sınai mülkiyet haklarına tecavüz teşkil edecek şekilde gerçekleşmekte olduğunun ispat edilmesi şartıyla, tecavüze konu ürünlere gümrük, serbest liman veya bölge gibi alanlar dâhil, ülkede bulundukları her yerde el konulmasına ve saklanmasına yönelik ihtiyari tedbir kararı verilmesi talebinde bulunma hakkı tanınmıştır. Benzeri bir hüküm, FSEK’in 77’nci maddesinde de mevcuttur. İkinci durum ise, marka sahibinin, marka hakkına tecavüzü gerçekleştiren veya gerçekleştirecek olan kişi veya kişiler, taklit edilen ürünler ile ilgili Gümrük Kanunu’nun 57’inci maddesi kapsamında gümrük idaresine başvuru yapmasıdır. Gümrük idaresince alınan durdurma veya alıkoyma kararının hak sahibine tebliğinden itibaren (oyuncak niteliğindeki ürünler yönünden) on iş günü içinde hak sahibince ihtiyati tedbir kararı getirilmemesi halinde, eşya hakkında beyan sahibinin talepte bulunduğu gümrük rejimi hükümlerine göre işlem yapılır. Haklı bir mazeretin bulunması halinde, hak sahibinin talebi üzerine, gümrük idaresince on iş gününe kadar ek süre verilebilir. Gümrük Kanunu, SMK ve FSEK kapsamındaki bu hukuki çarelerin yanı sıra, FSEK ve SMK açısından şikayet hakkının kullanılması, KMK yönünden suç duyurusunda bulunulması akabinde CMK’nın 127’nci maddesi kapsamında elkoyma kararı alınması da mümkündür. Dolayısıyla korsan ve taklit ürünlerle mücadelede hem özel hukuk hem de ceza hukuku mekanizmalarının birlikte uygulanması faydalı olup, başarı ve mücadelenin etkinliğini sağlama açısından önemlidir.